top of page

Orenda Broker
Haberler
Değişen Bir Dünyada:
Riskler, Tehditler ve Güvenceler
Kurumlar ve bireyler günümüzde çok değişik ve farklı risklerle karşı karşıyalar. Dünyamız değişirken, riskler de farklılaşıyor.
Riskleri güvence altına almayı amaçlayan sigorta ve reasürans hizmetleri de her geçen gün gelişiyor, derinleşiyor. Sigorta ve reasürans alanında en güncel gelişmeleri, analizleri ve uzman görüşlerini bizimle takip edebilirsiniz..
Sürdürülebilirlik ve Sigorta
İklim Risklerinin Finansal Yönetiminde Yeni Bir Yaklaşım
Yayın Tarihi: Ağustos 2025
21. yüzyılda sürdürülebilirlik yalnızca çevresel bir sorumluluk değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal bir zorunluluk haline gelmiştir. İklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı, doğal afetlerdeki artış ve kaynakların tükenmesi gibi tehditler; bireyler, şirketler ve devletler için hem operasyonel hem de finansal riskler yaratmaktadır. Bu bağlamda, sigorta sektörü sürdürülebilirliğin teşvik edilmesinde ve iklim risklerinin yönetilmesinde kritik bir rol oynamaktadır (Surminski & Oramas-Dorta, 2014).
Sürdürülebilirlik; çevresel, sosyal ve yönetişim (ÇSY) faktörlerini kapsayan bütüncül bir çerçeve sunar. Bu çerçevede sigortacılar yalnızca iklimle bağlantılı risklere teminat sağlamakla kalmaz, aynı zamanda yatırımlarını sürdürülebilir projelere yönlendirerek çevresel dönüşümün aktif aktörleri haline gelirler (Clark, Reed & Sunderland, 2008). Özellikle hayat dışı sigorta branşlarında, giderek artan sel, kuraklık, orman yangını ve fırtına gibi felaketlerin yol açtığı hasarlar, daha dayanıklı, öngörücü ve iklim duyarlı sigorta modellerinin geliştirilmesini gerekli kılmaktadır.
Sürdürülebilirlik ile sigortacılık arasındaki ilişki çift yönlü bir etkileşimdir. Bir yandan sigorta sektörü, riskleri fiyatlandırarak ve poliçeleri sürdürülebilirlik temelinde yeniden yapılandırarak toplumun iklim risklerine karşı direncini güçlendirir. Öte yandan, sürdürülebilirlik odaklı politikalar sigortacıları düşük karbonlu ekonomiyle uyumlu portföyler oluşturmaya teşvik eder (UNEP FI, 2021). Örneğin, bazı sigorta şirketleri fosil yakıt üreticilerini teminattan çıkarmaya başlamış ve yeşil enerji projeleri için özel ürünler geliştirmiştir.
Ancak sürdürülebilir sigortacılık uygulamalarının önünde yapısal engeller vardır. Öncelikle, iklim risklerinin uzun vadeli ve belirsiz doğası geleneksel aktüeryal hesaplamalarla uyumlu olmayabilir (Viegas ve diğerleri, 2020). Ayrıca, gelişmekte olan ülkelerde sigorta penetrasyonunun düşük olması, toplumların iklim değişikliği etkilerine karşı kırılganlığını artırmaktadır. Bu nedenle, sürdürülebilirlik temelli sigortacılık yalnızca ürün geliştirmeyi değil; eğitim, farkındalık ve politika desteğini de içeren çok boyutlu stratejiler gerektirir.
Sonuç olarak, sigorta sektörü sürdürülebilirliğin finansal altyapısını sağlayan temel mekanizmalardan biridir. Doğal afet risklerini teminat altına alarak, ÇSY temelli yatırım politikaları benimseyerek ve iklim dayanıklı ürünler tasarlayarak sigortacılar hem iklim değişikliğine uyuma katkıda bulunur hem de ekonomik sistemin istikrarını destekler. Gelecekte, yapay zekâ ve iklim modelleme araçlarının sigorta uygulamalarına entegre edilmesiyle daha etkili ve adil sürdürülebilirlik çözümleri geliştirilmesi beklenmektedir.
Kaynakça (APA 7):
Clark, G. L., Reed, D., & Sunderland, J. (2008). Building the ESG into pension funds: Investing responsibly in the 21st century. Environment and Planning A, 40(6), 1276–1298. https://doi.org/10.1068/a39208
Surminski, S., & Oramas-Dorta, D. (2014). Flood insurance schemes and climate adaptation in developing countries. International Journal of Disaster Risk Reduction, 7, 154–164. https://doi.org/10.1016/j.ijdrr.2013.10.005
UNEP Finance Initiative (UNEP FI). (2021). Principles for Sustainable Insurance: Annual Report 2021. https://www.unepfi.org/psi/
Viegas, J., Gouldson, A., & Sullivan, R. (2020). The role of the insurance industry in promoting sustainability and climate adaptation. Climate Policy, 20(10), 1275–1291. https://doi.org/10.1080/14693062.2020.1739670
Siber Güvenlik ve Sigorta
Dijital Risklerin Yönetiminde Yeni Bir Paradigma
Yayın Tarihi: Ağustos 2025
Günümüzde dijitalleşmenin hız kazanmasıyla birlikte siber güvenlik, bireylerden küresel şirketlere kadar geniş bir yelpazede kritik bir önem kazanmıştır. Dijital altyapıları hedef alan tehditlerin çeşitlenmesi, geleneksel güvenlik yaklaşımlarını yetersiz hale getirmiş, aynı zamanda sigortacılık sektöründe de bir dönüşümü tetiklemiştir. Artık yalnızca fiziksel riskler değil, dijital riskler de sigorta kapsamına alınmakta ve “siber güvenlik ve sigorta” kavramı ön plana çıkmaktadır (Wang & Jones, 2021).
Siber güvenlik; bilgi sistemlerini, ağları ve dijital verileri kötü niyetli saldırılardan korumayı amaçlarken, siber sigorta bu saldırıların neden olabileceği finansal ve itibar kayıplarına teminat sağlamayı hedefler (Marotta ve diğerleri, 2017). Özellikle kurumlar; fidye yazılımları, veri ihlalleri ve DDoS gibi hizmet kesintilerine karşı yalnızca yazılım tabanlı güvenlik önlemleriyle değil, aynı zamanda finansal korumalarla da kendilerini güvence altına almak zorundadır.
Siber güvenliğin sigortalanabilirliği birtakım teknik ve hukuki zorlukları beraberinde getirmiştir. Öncelikle, dijital risklerin nicel olarak değerlendirilmesi doğası gereği zordur. Sigortacılığın temelini oluşturan aktüeryal hesaplamalar tarihsel verilere dayanır; ancak siber saldırılar genellikle dinamik, öngörülemez ve sürekli değişen bir yapıdadır (Biener, Eling & Wirfs, 2015). Bu nedenle, hem sigortacılar hem de sigortalılar için siber sigorta poliçelerinin kapsamı, limitleri ve istisnaları konusunda belirsizlikler ortaya çıkabilmektedir.
Bir diğer önemli boyut ise regülasyonlardır. Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR) ve Türkiye’deki Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) gibi düzenlemeler, veri ihlali durumunda kurumlara ağır yaptırımlar getirmektedir. Bu bağlamda, siber sigorta yalnızca finansal bir güvence değil, aynı zamanda bir uyum aracı olarak da değerlendirilmektedir (Romanosky ve diğerleri, 2019). Bu tür poliçeler sayesinde kurumlar, yalnızca finansal kayıplarını değil, aynı zamanda hukuki sorumluluklarını da yönetebilmektedir.
Siber güvenlik ile sigortacılık arasındaki ilişki, proaktif bir risk yönetimi yaklaşımı gerektirir. Sigorta şirketleri yalnızca risklere karşı teminat sağlamakla kalmaz; müşterilerine risk değerlendirmeleri, önleyici çözümler ve kriz yönetimi desteği de sunar (Eling & Schnell, 2016). Bu nedenle, siber sigorta ürünleri “hizmet paketi” formunda ortaya çıkarak geleneksel sigorta ürünlerinden ayrışmaktadır.
Sonuç olarak, dijital çağın karmaşık risk ortamında siber güvenlik ve sigorta stratejik bir zorunluluk haline gelmiştir. Dijital varlıklarını güvence altına almak isteyen kurumların yalnızca teknolojiyi değil, bu teknolojilerin yol açabileceği finansal sonuçları da dikkate alması gerekmektedir. Gelecekte, yapay zekâ ve büyük veri analitiği gibi teknolojilerin sigortacılık sektörüne entegrasyonu ile daha esnek, öngörücü ve kişiselleştirilmiş siber sigorta modellerinin geliştirilmesi beklenmektedir.
Kaynakça (APA 7):
Biener, C., Eling, M., & Wirfs, J. H. (2015). Insurability of cyber risk: An empirical analysis. The Geneva Papers on Risk and Insurance - Issues and Practice, 40(1), 131–158. https://doi.org/10.1057/gpp.2014.14
Eling, M., & Schnell, W. (2016). What do we know about cyber risk and cyber risk insurance? Journal of Risk Finance, 17(5), 474–491. https://doi.org/10.1108/JRF-09-2016-0131
Marotta, A., Martinelli, F., Nanni, S., Orlando, A., & Yautsiukhin, A. (2017). Cyber-insurance survey. Computer Science Review, 24, 35–61. https://doi.org/10.1016/j.cosrev.2017.01.001
Romanosky, S., Ablon, L., Kuehn, A., & Jones, T. (2019). Content analysis of cyber insurance policies: How do carriers write policies and price cyber risk? Journal of Cybersecurity, 5(1), 1–20. https://doi.org/10.1093/cybsec/tyz002
Wang, T., & Jones, C. (2021). Cybersecurity and the evolving role of insurance. Risk Management and Insurance Review, 24(2), 113–135.
Yenilenebilir Enerji ve Sigorta
Enerji Dönüşümünün Finansal Güvencesi
Yayın Tarihi: Ağustos 2025
Küresel enerji sisteminin dönüşümü, fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişi bir zorunluluk haline getirmiştir. Bu dönüşüm yalnızca çevresel sürdürülebilirlik açısından değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal istikrar açısından da stratejik bir öneme sahiptir. Güneş, rüzgâr, biyokütle ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaşması, yeni risk profilleri ortaya çıkarmış ve bu alandaki yatırımların güvence altına alınması ihtiyacını artırmıştır (IRENA, 2020). Bu bağlamda, sigorta sektörü yenilenebilir enerji projelerinin sürdürülebilir büyümesini desteklemede kritik bir rol oynamaktadır.
Geleneksel enerji altyapılarının aksine, yenilenebilir enerji sistemleri çevresel değişkenlere daha duyarlıdır. Örneğin, rüzgâr türbinleri fırtınalara, yıldırım düşmelerine ve buzlanmaya karşı savunmasızdır; güneş panelleri ise dolu, yangın ve aşırı sıcaklık gibi risklere maruz kalabilir. Bu tür spesifik riskler, özel olarak tasarlanmış sigorta ürünlerini gerekli kılmaktadır (Elliott ve diğerleri, 2019). Bunun sonucunda sigortacılar; mühendislik, nakliyat, iş durması ve sorumluluk sigortalarını kapsayan çok katmanlı poliçeler geliştirmektedir.
Sigorta yalnızca risk transferi yapmakla kalmaz, aynı zamanda yatırımcı güvenini artırarak yenilenebilir enerji sektöründeki büyümeyi kolaylaştırır. Bankalar ve finansal kurumlar, enerji projelerine kredi sağlamadan önce çoğunlukla sigorta teminatı talep ederler (UNEP FI, 2021). Bu yönüyle sigorta, yeşil yatırımlar için bir “kredi kolaylaştırıcısı” olarak işlev görür ve finansal sürdürülebilirliğin temel taşlarından biri haline gelir.
Sigortacılar açısından yenilenebilir enerji pazarı aynı zamanda önemli bir büyüme potansiyeli barındırır. 2050 yılına gelindiğinde, küresel enerji üretiminin büyük bir kısmının yenilenebilir kaynaklardan sağlanması beklenmektedir (IEA, 2021). Bu durum, sigortacılık sektörüne teknik uzmanlık ve aktüeryal beceriler açısından yeni fırsatlar sunmaktadır. İklim modellemesi, yapay zekâ tabanlı risk değerlendirmesi ve drone destekli hasar analizi gibi teknolojiler, sigorta süreçlerindeki verimliliği artırmaktadır.
Bununla birlikte, bazı yapısal zorluklar göz ardı edilmemelidir. Gelişmekte olan ülkelerde proje finansmanı, düzenleyici belirsizlikler ve düşük sigorta penetrasyonu gibi sorunlar, yenilenebilir enerji yatırımlarını yavaşlatabilmektedir. Kamu-özel sektör ortaklıkları, reasürans mekanizmaları ve iklim risklerine duyarlı sigorta ürünleri bu engellerin aşılmasına yardımcı olabilir.
Sonuç olarak, yenilenebilir enerji ile sigortacılık arasındaki ilişki, düşük karbonlu bir geleceğe giden yolda stratejik bir ortaklık niteliği taşımaktadır. Enerji dönüşümünü destekleyen ürünler geliştirerek sigortacılar hem çevresel sürdürülebilirliğe katkıda bulunmakta hem de uzun vadeli ekonomik istikrarın korunmasına hizmet etmektedir. Gelecekte, sigorta sektörünün yenilikçi çözümler aracılığıyla bu dönüşümde daha da öncü bir rol üstlenmesi beklenmektedir.
Kaynakça (APA 7):
Elliott, R., Llorente, M., & Thomas, S. (2019). Insurance and the renewable energy sector: Opportunities and challenges. Renewable Energy Focus, 30, 10–18. https://doi.org/10.1016/j.ref.2019.01.002
International Energy Agency (IEA). (2021). World Energy Outlook 2021. https://www.iea.org/reports/world-energy-outlook-2021
International Renewable Energy Agency (IRENA). (2020). Global Renewables Outlook: Energy Transformation 2050. https://www.irena.org/publications
UNEP Finance Initiative (UNEP FI). (2021). Insuring the Energy Transition: How insurers can help drive clean energy investment. https://www.unepfi.org/
bottom of page
